Henüz yirmili yaşlara varmadığımız, ilk gençlik yıllarımızın çalkantılı dönemleriydi. Mahallemizdeki bir arkadaşımız, kimlik ve kişilik bunalımları yaşar, hâlden hâle girerdi. Bir zaman bakardık, takke takmış, sarık sarmış, cübbe giymiş. Ne oldu diye sorardık, şu cevabı verirdi:
- Dünya boştur, Allah'a döndüm yüzümü, kimseyle görüşmeyeceğim pek!
Kendisine niyetinin güzel olduğunu lakin usulünün biraz sert kaçtığını, İslam'ın hem dünyada hem ahirette iyiliği tavsiye ettiğini, tavırlarının birçok insanı incitebileceğini hatırlatırdık, umursamazdı. Hatta çoğu zaman sözlerimiz onu kızdırır, kendisini anlamadığımızı düşünürdü, asık bir suratla uzleti tercih ederdi.
Sonra bir bakardık, aradan aylar geçmiş, arkadaşımızın şekli şemaili değişmiş. Saçlarını jölelemiş, dar bir kot pantolon giymiş, gömleğinin yakasını da açık bırakmış. Bu defa ne oldu diye sorduğumuzda, şöyle derdi:
- Birçok kişinin Müslümanlığı yalan, kimseye yaranamıyorsun bu dünyada, ne yaptıysam olmadı, bu şekilde yaşayacağım artık, iyilik insanlık yaramıyor kimseye!
Ona yine aşırılıklara gittiğini, bu şekilde yaparak sadece kendisine haksızlık ettiğini söylerdik lakin yine kulak asmaz, kendi bildiğini yapardı.
Mahalle arkadaşımız aslında sadece kendisini temsil etmiyordu, ilk gençlik yıllarında aşırılıklara savrulan binlerce gençten biriydi sadece. İyi niyetinden şüphemiz yoktu lakin uçları seviyor olması, keskin kararları aniden alması ve ilişkilerindeki sertlik hem kendisini hem de çevresini yoruyordu. Allah'tan zamanla makul ve makbul bir çizgiye doğru evrildi hayat serüveni, bizim için de yaşananlar ibretlik bir hatıra oldu doğrusu.
Bunu niye paylaştım, çünkü bugün de denge hususu bir hayli önem arz ediyor. Özellikle gençlik yılları savrulmaların, dağılmaların, kaybolmaların zamanı ve zemini olabiliyor. Kimi iyi niyetle dört bir yana yetişmeye çalışırken esas sorumluluklarını unutup gerçeklerden kaçabiliyor, kimi derin karamsarlıklara düşüp hayata dair umudunu yitirebiliyor. Gençlik biraz da değişim, dönüşüm, çalkantı demektir bu doğru, lakin insan kendisini ölçüsüzce dağıttığında, hoyratça kaybettiğinde, onulmaz yaralar da alabiliyor. Bu noktada, hayatımızın dengesini bir kıvamda tutmak büyük bir erdemdir, güçlü bir irade ister.
Ölçüyü kaçırdığımız her şey eninde sonunda bize zarar veriyor, dengesini yitiren her mesele bize çeşitli bedeller ödetiyor. Bu sayımız, gençlik yıllarında sıkça yaşanan savrulmalara, dengesizliklere dair destek olma niyetiyle hazırlandı. Dileriz gönüllere ferahlık, akıllara ufuk verir.

