birsan alüminyum
Emrullah Akbulat
Köşe Yazarı
Emrullah Akbulat
 

Dinleyeceksem; Klasik Türk Sanat Müziği Dinlemeyi Tercih Ederim.

Restoranlarda klasik müzik çalınmasının sebebi iştah açması içinmiş. Dostum '' tabi, batı klasiği dinlenirse gereğinden fazla yedirir. Ama klasik Türk sanat musıkisi dinlenirse hem ruhu hem mideyi dinlendirir. '' diyor. Öylemidir değilmidir bilemem. Tv kanallarındaki gereksiz programları izlemektense şahsen sanat müziği klasiklerinden dinlemeyi tercih ederim. Zenginlik; Kimsenin senden alamayacağı değerler toplamıdır. Senin bilgin, ahlâkın, imanın, özgüvenin, terbiyen, letafetin ve hepsini sarmalayan tebessümündür.           Şahsen çok zorda kalmadıkça restoranda, lokantada yemeyi hazetmem. Son senelerde hazır yemek kuryelerinin gürültülü servislerini gördükçe hayıflanıyor,  hanıma: '' bunlar bir makarnada mı haşlayamıyorlar '' diyorum. Sakın mazeret uydurmayın. Erkeği kadını hepimiz matah bişi yapıyormuşuz gibi tembelliğe, hatta, gösterişe, cakaya yöneliyoruz. Biliyorum artık kadın - erkek hepimiz çalışıyoruz. Vaktin süratine yetişilmiyor, istirahate, kendimizi - birbirimizi dinleyecek vaktimiz kalmıyor. Çocuk(lar) da varsa denklem tamam diyoruz.           Musıki ise illa olacaksa Türk sanat müziği klasikleri olsun derim. Ne de olsa bir kaç bin yıllık birikimin ürünü. Coğrafyamızda ki Tarihi etnik kültürel havayı teneffüs edebilirsiniz öyle ya. Türk sanat musıkisi bize Osmanlı  - ata mirası lakin evvelide var. Bizans, Roma, Fars, Arab, Kafkas, Balkan müzik kültürünün karışımıdır. İçinde Türk, Arab, Fars, Ermeni, Rum, Süryani, Çerkes vb hasılı coğrafyanın tüm renkleri var.Bizim, bizlerin nefesi, sesi, tını yani..           Sofra; bizim kültürümüzde aile olmanın önemli göstergesidir. Aile fertleri kahvaltı veya  yemek saatlerinde bir araya geliyor, sonrasında çay - kahve bahanesiyle sohbetle sarmalanıyorlarsa değmeyin keyiflerine. Bu tablo alınması zor, paha biçilmezdir yani.          Malum bizler sofralarımızı '' Halil İbrahim Sorası '' olarak isimlendiririz. Yükses sesle konuşmayız ama her işimizde olduğu gibi soframıza da besmeleyle oturur, besmeleyle yemeğe başlarız. Neticede Halil İbrahim Sofrasıdır, '' bereketli olsun '' deriz.           Rabbimiz cümlemize helâl kazanç, helâl nimetler nasip etsin. Sofralarımızın bereketini arttırsın. Son zamanlarda artan nimet israfını mevzumuza katarak makalemi tamamlamak istiyorum. Üzülerek ifade edelim, aşırı derece ekmek israfımız var. Bunun yanında yemek israfımız olduğunu da kabul edelim. Unutmayalım ki; Allah ü Teala '' Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez.” (A'râf Suresi 7/31) · buyurmuştur. Vesselam.  
Ekleme Tarihi: 14 July 2025 - Monday
Emrullah Akbulat

Dinleyeceksem; Klasik Türk Sanat Müziği Dinlemeyi Tercih Ederim.

Restoranlarda klasik müzik çalınmasının sebebi iştah açması içinmiş. Dostum '' tabi, batı klasiği dinlenirse gereğinden fazla yedirir. Ama klasik Türk sanat musıkisi dinlenirse hem ruhu hem mideyi dinlendirir. '' diyor. Öylemidir değilmidir bilemem. Tv kanallarındaki gereksiz programları izlemektense şahsen sanat müziği klasiklerinden dinlemeyi tercih ederim.
Zenginlik; Kimsenin senden alamayacağı değerler toplamıdır. Senin bilgin, ahlâkın, imanın, özgüvenin, terbiyen, letafetin ve hepsini sarmalayan tebessümündür.
          Şahsen çok zorda kalmadıkça restoranda, lokantada yemeyi hazetmem. Son senelerde hazır yemek kuryelerinin gürültülü servislerini gördükçe hayıflanıyor,  hanıma: '' bunlar bir makarnada mı haşlayamıyorlar '' diyorum. Sakın mazeret uydurmayın. Erkeği kadını hepimiz matah bişi yapıyormuşuz gibi tembelliğe, hatta, gösterişe, cakaya yöneliyoruz. Biliyorum artık kadın - erkek hepimiz çalışıyoruz. Vaktin süratine yetişilmiyor, istirahate, kendimizi - birbirimizi dinleyecek vaktimiz kalmıyor. Çocuk(lar) da varsa denklem tamam diyoruz.
          Musıki ise illa olacaksa Türk sanat müziği klasikleri olsun derim. Ne de olsa bir kaç bin yıllık birikimin ürünü. Coğrafyamızda ki Tarihi etnik kültürel havayı teneffüs edebilirsiniz öyle ya. Türk sanat musıkisi bize Osmanlı  - ata mirası lakin evvelide var. Bizans, Roma, Fars, Arab, Kafkas, Balkan müzik kültürünün karışımıdır. İçinde Türk, Arab, Fars, Ermeni, Rum, Süryani, Çerkes vb hasılı coğrafyanın tüm renkleri var.Bizim, bizlerin nefesi, sesi, tını yani..
          Sofra; bizim kültürümüzde aile olmanın önemli göstergesidir. Aile fertleri kahvaltı veya  yemek saatlerinde bir araya geliyor, sonrasında çay - kahve bahanesiyle sohbetle sarmalanıyorlarsa değmeyin keyiflerine. Bu tablo alınması zor, paha biçilmezdir yani.
         Malum bizler sofralarımızı '' Halil İbrahim Sorası '' olarak isimlendiririz. Yükses sesle konuşmayız ama her işimizde olduğu gibi soframıza da besmeleyle oturur, besmeleyle yemeğe başlarız. Neticede Halil İbrahim Sofrasıdır, '' bereketli olsun '' deriz.
          Rabbimiz cümlemize helâl kazanç, helâl nimetler nasip etsin. Sofralarımızın bereketini arttırsın. Son zamanlarda artan nimet israfını mevzumuza katarak makalemi tamamlamak istiyorum. Üzülerek ifade edelim, aşırı derece ekmek israfımız var. Bunun yanında yemek israfımız olduğunu da kabul edelim. Unutmayalım ki; Allah ü Teala '' Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez.” (A'râf Suresi 7/31) · buyurmuştur. Vesselam.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergebze.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
SİMYACI
(14.07.2025 15:05 - #1150)
Geçenlerde Cumhurbaşkanı mız, Şu hikaye'yi anlattı. FARE ÇUVALA TEORİSİ. Mısır’ın bir köyünde tarım mühendisi olarak çalışan bir adam, Kahire’ye gitmek üzere trene bindi. Yanına, köyün yaşlı çiftçilerinden biri oturdu. Mühendis, çiftçinin ayakları arasında bir çuval olduğunu fark etti ve yol boyunca çiftçi, her çeyrek saatte bir çuvalı çevirip içindekileri karıştırıyor, sonra tekrar ayakları arasına yerleştiriyordu. Bu durum yolculuk boyunca devam etti. Mühendis çiftçinin bu hareketini garipseyerek çuvalın hikayesini sordu. Çiftçi, “Fareleri ve sıçanları yakalayıp bunları Kahire’deki Ulusal Araştırma Merkezi’ne satıyorum; orada laboratuvar deneylerinde kullanılıyorlar” dedi. Mühendis, “Peki bu çuvalı neden sürekli çevirip sallıyorsun?” diye sordu. Çiftçi, “Bu çuval fareler ve sıçanlarla dolu, eğer çuvalı çeyrek saatten fazla sallamaz ve çevirmezsem fareler ve sıçanlar rahatlayacak ve yerleşecekler. Bu durumda, onların gerginlikleri azalacak ve çuvalı kemirip delmeye başlayacaklar. Bu yüzden onların korku ve gerginliklerini artırmak için her çeyrek saatte bir çuvalı sallıyorum. Böylece birbirleriyle çatışırlar, içgüdülerine kapılırlar ve çuvalı unuturlar, ta ki Araştırma Merkezi’ne varana kadar” dedi. Mühendis, çiftçinin düşünce şekli ve (Fare Çuvalı Teorisi) karşısında şaşkınlığa uğradı ve Batı’nın ülkelerimize karşı uyguladığı siyasi tuzakları iyi anlayarak, ne zaman ülkemiz , huzur ve istikrar hissetmeye başladığında, içerden ve dışarıdan çuvalı sallıyorlar ve fitneler başlatarak, terör azıyor !.. Doğal olarak halklarımız içgüdülerini manipüle edenlerin ardına düşüyor ve herkes “çuvalı kemirip delme” gerekliliğini unutuyor. BU KONUDA ÜLKEMİZE DAİR DÜŞÜNCEM ŞÖYLE, Osmanlı zamanında her teba kendi coğrafyasında, kendi, dini, dili, kültürü vb değerleri ile yaşardı ve hatta ki! Örneğin İstanbul'un Fatih semti ile Beyoğlu semtindeki sakinlerinin Mahalle kültürü, yaşam tarzları da farklıydı. Bugün fare çuvalı öğle sık sallanıyor ki! Plajda tanga gitmiş bir
Emrullah Akbulat Dilerim yorumunuz kaçırılmaz okunur. Teşekkür ederim. Allah'a emanetsiniz..
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergebze.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
NihatKurnaz
(14.07.2025 19:41 - #1152)
Eyvallah teşekkür ediyorum hocam çok güzel konulara temas ettiniz, özümüzden kopmamak lazım, bizim yeniden biz olmamız lazım, neyimize bizim batı kültürü... Eline kalemine yüregine sağlık hocam
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergebze.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
SİMYACI
(15.07.2025 05:21 - #1158)
BU KONUDA ÜLKEMİZE DAİR DÜŞÜNCEM ŞÖYLE, Osmanlı zamanında her teba kendi coğrafyasında, kendi, dini, dili, kültürü vb değerleri ile yaşardı ve hatta ki! Örneğin İstanbul'un Fatih semti ile Beyoğlu semtindeki sakinlerinin Mahalle kültürü, yaşam tarzları da farklıydı. Bugün fare çuvalı öğle sık sallanıyor ki! Plajda tanga gitmiş bir kadınla haşema lı kadın, eşi çocukları yan yana yatıyor. Buna benzer iç içe geçmiş kozmopolit yaşamlar, restoranda, apartman vb hayatın her alanın da karşımıza çıkıyor. Biri yemek müziğini Johann Sebastian Bach olarak dinlemek isterken, Diğeri Enstrümantal Tasavvuf Müziği dinlemek istiyor. Hal böyle olunca al sana torbanın içi de çatışma...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergebze.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.