Sanayi şehri Kocaeliden hareketle istikametimiz Bandırma'nın Karaçalılık köyüne doğru yola çıkıyoruz. Dilovasından son yılların en muhteşem eserlerinden biri olan Osmangazi köprüsüne yöneliyoruz. Köerfezi dolaşmadan bir solukta Altınova'ya geçiyoruz. Köprü üzerinden körfeze bakışın insana verdiği hazda bir başka.
Köprü çıkışı paralı yoldan devam ediyoruz. Yemyeşil tabiatla çevrelenmiş köyleri hayranlıkla izleyerek yolumuza devam ediyoruz. Tünellerin mesafeleri kısalttığını ve doğayı tahrip etmeden ulaşıma katkıda bulunduğuna şahit oluyoruz.
Eski karayoluna nispeten çok daha kısa sürede Orhangazi ye varıyoruz. Üzülerek ifade edelim paralı yol kenarları işletmeler tarafından beton yapılarla kuşatma altında. Başınızı İznik Gölüne doğru çevirdiğinizde ve Gemliğe doğru gidildikçe betonlaşmanın tarım arazilerine doğru yöneldiğine şahit oluyor, üzülüyoruz.
Otomobilde dört kişiyiz. Tarım arazilerinin amacının dışında kullanılmasını hararetle tartışıyoruz. Ovaakçaya geldiğimizde artık bir köyde değil Bursanın anayol kenarına öbeklenmiş sanayi kuruluşlarını görmeye başlıyoruz. Cidden otomativ sektörünün yatırımlarını görmek gurur veriyor ama güzelim tarım arazilerini yok etmeye değer mi diye düşünmeden edemiyoruz.
Eski Bursa'ya yönelmeden Batı kısmından Karacabey ve Bandırma yoluna sapıyoruz. Mudanya yoluna dönmeden Şehir Hastanesinin muhteşem kompleksini görüyoruz. Tabi, senelerdir bu yolu kullandığımızdan arazinin eski yapısı hafızalarımızda. Malum, Bursanın meşhur şeftalileri, kayısı, erik, kiraz vb ları bu tarla ve bahçelerde yetiştirilirdi. Kestanesi şekeri ( tatlısı ) ise hala tartışılmaz lezzet. Üzülerek ifade edelim bağ bahçeler yok ( talan ) edilmiş; Üzerlerine devasa gökdelenler diyebileceğimiz apartmanlar - siteler inşaa edilmiş, edilmeye de devam ediliyor.
Karacabey malum. Ülkemizin en bereketli ovalarından. Kuru soğanı, kavun - karpuzu, domates biberi ve çalışkan insanlarıyla meşhurdur. Üzülerek ifade edelim, Karacabey ovasıda tehlike altında.
Bandırma yolu güzeldir. İlk defa gidenler için unutulmayacak manzaralar ihtiva eder. Özellikle Erdek yolcuları için Bandırma övgüye değer. Bandırma geniş düzlük ovalarıyla tarım kentiydi. Şimdi sanayileşme yolunda. Biraz çarpık kentleşme birazda engebeli arazi yapısı yeni semtler birbirinden kopuk görüntü sergiliyor. Liman ve Demiryolu da Bandırmaya hayat veriyor.
Bandırma'dan Susurluk istikametine yönlendiğinizde Karaçalılık köyüne 33 - 34 km mesafe kalmış demektir. Hemen sağınızda meşhur Kuşcenneti. Son yıllarda kuş çeşitliliğinin azaldığı ve bunun Manyas Gölü suyunun azalmasından kaynaklandığı konuşuluyor. habitat meselesi yani. Derken Yeni Sığırcı Köyü ve Okçugöl ü geçerek Aksakal beldesine varıyorsunuz. Tıpkı Bursa'da yaşanan tarım arazileri talanının Bandırma'da da yaşandığına şahit oluyoruz.
Aksakal tepesi diye isimlendirilen tepeyi geçtikten sonra ( Ki, 1964 depreminden sonra Karaçalılık köyünün buraya taşınması düşünülmüş ) Karaçalılık çatrığına, yol ayırımına geliyorsunuz. Buradan yeni Manyas yoluna da çıkıldığını belirtelim.
Artık Karaçalılık köyüne 1 km mesafedesiniz. Küçük ama verimli ovası var. Köy tam ortasından geçen Şehit Ayhan Özay Caddesi kenarına kurulmuş. Hemen altına Karadere. İnsanları sevimli, neşeli, misafirperver. Tipik Çerkes köyü. Her evin önünde çiçeklere ayrılmış bölüm var. Ara sokaklarıda bakımlı. Tek şikayetleri büyük araçların köy ortasından geçerek yollarını tahrip etmesi ve gürültüye neden olması.
Hakikaten ülkemizin her tarafı Cennet gibi. Cennet vatanda yaşıyoruz yani. Layığıyle kıymetlendiriyormuyuz orası tartışılır. Seviyormuyuz. Kuşkusuz hepimiz seviyoruz. Sahip çıkmalıyız, duyarlı olmalıyız Vesselam..