Ne bahaneler üretirlerse üretsinler; Patronların- sermayedarların yakınmalarına aldanmayın. Müthiş kazanıyorlar. Devletin her alanda teşvik ve desteklerinide görüyorlar. Biricik meseleleri var o da çalışanların ücretleri.
Öyle istiyorlar ki, çalışanlar karın tokluğuna çalışsınlar. Nasıl bir mantıksa, çalışan ücretiyle tasarruf edemesin. Hatta, ev, araba alamasın istiyorlar. Emin olun çoğu işçiye bir arabayı, yaz tatilini de çok görüyordur. Tabiri caizse Orta Çağ Avrupasında ki gibi kölevari çalışanlar ya da sanayi devrimi esnasında olduğu gibi yemek için çalışan işçiler istiyorlar.
Türkiye'de sendikalar hiçbir zaman asli işleriyle uğraşmadılar. Umumiyetle birbirlerine alternatif ideolojik sendikaler türetildi. Çalışanlar; sermayedarlar kadar sendikalarla uğraşır oldular. Adeta ikinci patron sendikalar oldu.
Devlet, alt gelir grubundaki vatandaşlarını ihmal ettikçede sermayedarlar ucuz işçi ısrarlarını arttırarak devam ettiriyorlar. Sahipsizlik var. Devlette çalışanların ücretlerini sıkalayınca bir anlamda kötü örnek oluyor, emsal teşkil ediyor..
Kazançları, potansiyelleri, bütçeleri büyüyor ama çalışanlarına - emekçilerine vermek istemiyorlar. Hakedenlerine haklarını vermek ağırlarına gidiyor. Bu durum daha çok özel sektör zenginlerimiz arasında yaygındı. Yabancı sermaye bir tıkta olsa daha iyi ücret verir, daha geniş sosyal haklar tanırdı. Son üç beş yıldır yabancı sermayelerde gemi azıya aldı. İşi öğrendiler. Yabancı müdürler yerine yerli müdürleri görevlendiriyorlar. Acımasızlık görevini ( gömleğini ) de yerli müdürlere ( giydiriyorlar ) üstlendiriyorlar.
İşten çıkarılma korkusu yaygınlaştırılıyor. Ciddi, kurumsal, köklü vb kabul edilen firmalar bile aynı yolu tercih etmeye başladı. Çalışma hayatı huzursuz. EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar ) kanunu bile çalışanların aleyhine kullanılıyor. Hani istemiyenler emekli edilmeyecekti. Özellikle maaşları idare eder denilen iş yerlerinde 38 - 42 - 45 yaşlarında ki genç işçiler emekli ediliyorlar. Sonra da aynı iş yerinde mecburen çalışmaya devam ediyorlar. Ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlar. Olacak şey değil ama gerçek bu.
KÜçük esnaf, orta ölçekli iş yerleri de benzer bir taktik içerisinde. Güvenli iş yeri kalmadı. Hani '' 20 - 30 yıldır benim ekmek kapım '' deyip samimiyetle çalışılan ortam var ya; Hikaye oldu desek abartmış olmayız..
Greve gitmek bile kurtarmıyor çalışanları. Bakıyorlar, patron herkesi kapı dışarı etmiş. Yabancı sermayede benzer örnekler sunmaya başladı. Hindistan, Afrika vb ülkesi gibiyiz. Oysa, her alanda gelişen ülkeyiz. Teknolojik birikimimiz oluşuyor. Çalışanların korunması, adil kazanım ve paylaşım kültürünün yeniden tesisi gerekiyor. Bizler; '' çalışanların alın terleri kurumadan hakettikleri ücretlerinin ödenmesi gerektiğine inanan bir toplumuz. '' Batıda ki gibi çatışarak hak aramak '' dayatılıyorsa bu yanlış.
Asgari ücretin durumu ortada. Böyle devam ederse, çalışanların ücretlerinin aşağı çekilme aracı olmaktan öteye gitmeyecek. Yaşam ve açlık sınırı gözetilerek asgari ücret tespit edilmedikçe, suistimal edilmeye devam edileceği ortada.
Maalesef hükümet çalışanları da emeklileri de unuttu. Dört kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı ( açlık sınırı ) 27.111 Tl. Gıda ile birlikte diğer tüm temel harcamalar için haneye girmesi gereken toplam gelir tutarı ( yoksulluk sınırı ) ise; 88.310 Tl. Bekâr bir çalışanın aylık yaşam maliyeti de 34.981 Tl hesaplanıyor. Bu rakamlar Türk İş, Hak İş gibi sendikalar tarafından açıklanıyor. Devlet kurumlarıda bu rakamları kabul ediyor.
Her ayın 3 ünde bir önceki ayın enflasyon rakamı açıklanıyor. Tamam, enflasyon rakamları açıklanıyor her altı ayın sonunda enflasyon rakamları toplamı oranında emeklilere zam yapılıyor da niye emekli maaşlarının alım gücü enflasyon rakamlarının altında kalıyor.?!
2000 öncesi emekli olanlara intibak yasası çıkarılmıştı. 2000 - 2008 yılları arasında emekli olanlarda intibak yasası bekliyor. Ancak, 2024 yılında emekli olanlar 2025 senesinde emekli olanlardan % 30 daha fazla maaş alıyor. Çarpık maaş uygulaması nasıl düzeltilecek. Adalet...
2025 emekliler, dar gelirliler ve asgari ücretli çalışanlar açısından kayıp yıl olarak tarihteki yerini alacak. 2000 - 2008 seneleri arasında emekli olanaların emekli olma şartları ve maaş bağlanma oranları değiştirilmişti. Emeklilik şartları ve maaşlarının belirlenmesi için her gün yeni yasalar hazırlanıyor. Her yeni çıkan yasa beraberinde hak kayıplarını getiriyor. Emeklilik yasaları o kadar rayından çıktı ki memlekette emekli olmayan kimse bırakılmayacak gibi. Ne yapılmak isteniyor onu da anlamak mümkün değil.
Köşe yazılarımızı takip eden kardeşlerimiz, okuyucularımız; Bu mevzuyu işlememizi istiyorlar. Hakikaten çalışanlar, asgari ücretliler, emekliler çok dertli. İnşaallah muhataplar serzenişleri duyarlar. Asgari ücretin 2 - 3 bin Tl fazlasını verip, asgari ücretin üzerinde maaş ödüyoruz aldatmacasına devam etmezler. Emeklilerde 2026 da en az 10 bin Tl refah payını hakediyorlar, bekliyorlar. Temenni edelim. Gönüller alınır. Ülke adil paylaşımla daha huzurlu olur diyelim ve noktalayalım. Vesselam..