Kanınızdan başkası temizlemezdi vicdanları
Kanınızdan başkası kıpırdatmazdı ölü canları
Yanık yüreklerden çıkan aaahlar yeşertir cihanı
Rahmet öncesi esen rüzgârlar gibi estiniz
Feryadınız ayaklandırır meflüç imanları
Gül renkli yaralarınız yakar umursamazlığımızı
Katiliniz öğretir bize dostumuzla düşmanımızı
Bir damla kanınız, bin silahtan daha etkili oldu
Bütün dünya şaşırdı kaldı
Cesaretiniz sarstı korkularımızı
Korkularımız terk ediyor iç dünyamızı
Baharda ağaçların damarlarında yürüyen su gibi
Akan kanınız geziyor şimdi bütün damarlarda.
Uhud’da esen cennet kokusunu mu aldınız siz
Kudüs’ten esen Lodos rüzgârıyla bize de gönderdiniz.
Yemen’den esen İmanla, Hayber’den Ali’nin cesaretini de ekleyiniz
Şehit Şeyh Ahmet Yasin’le, şehit bebeğin Gazze’de
Eba Eyyub el-Ensari ile Hazreti Ali’nin aynı yolda
Yürüdüğünü gösterdiniz bize siz
Şirk bataklığında boğulmakta olan zalimler
Tapındıkları dünyanın kendilerine
Perde olduğunu göremediler
Perdeyi aralayanları
Servet sömürülerini engelleyenleri
Şehvette sınır tanıyanları
Saltanatta kural koyanları
Kendilerine düşman gördüler
Beşiktekileri de
Mezardakileri de
Engel gördüler ve öldürdüler.
Öldürürken kendilerini
Sevenlerinin
Sayanlarının
Sevmeyip sayanlarının
Saymayıp yüzüne sırıtanlarının
Gözünde ve gönlünde öldüler.
Diri olan sizsiniz.
Diriltecek olan da sizsiniz.
Siz, İslam’ı temsil ediyorsunuz
Kanınıza girenler
Evlerinizi yakanlar
Hazreti Allah’a olan imanlarını
Hazreti Musa’ya olan bağlarını
Samiri’nin altın buzağısına satanlar
Prag’da kırk bin kemikten kilise yapanlar
Kemikleriniz bile olmasın diye
Beş milyon Yahudiyi yakanlar
Sizin de kendileri gibi olmanızı isterler.
Kâfir, zalim, gaddar, katil, sömürgen… liği
Çocuklarına miras bırakırken
Öldürdüklerinin, sömürdüklerinin çocuklarını da
Kendi çocuklarına miras olarak düşman bırakırlar
Üç bin yıldır sürgün hayatı yaşayan
Bunlardan başka millet yoktur.
Akrep gibi kendisine iyilik yapanı da sokarlar
“Eden, kendine eder”
Rabbimiz, Yahudileri uyarırken bizi de uyarır:
إِنْ أَحْسَنْتُمْ أَحْسَنْتُمْ لِأَنْفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاءَ وَعْدُ الْآَخِرَةِ لِيَسُوءُوا وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُوا الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُوا مَا عَلَوْا تَتْبِيرًا
“Eğer iyilik yaparsanız, kendinize iyilik yapmış olursunuz. Eğer kötülük yaparsanız, kendinize (kötülük yapmış olursunuz). (O iki bozgunculuktan) sonuncusunun zamanı geldiğinde (öyle kullarımızı göndeririz ki) yüzlerinizi kara etsinler, ilk kez girdikleri gibi yine mescide (Kudüs'e) girsinler ve yendiklerini mahvetsinler.” (İsra süresi ayet 17/7)
Not: Bu ayetin tefsirini “Şifa Tefsiri”nden bir okuyuverin.
İsteme telefonu: Cantaş Yayınevi 0530 258 60 58