Yozlaşma, çürüme nerede yok. Birey, toplum olarak dökülüyoruz. Saygı kalmadı, uatanma duygusu aramayın. Ne küçük küçüklüğünü biliyor, ne büyük yaşının idrakinde. Lafa gelince bizim gibisi yok ama boy aynasının karşısına geçip; Maddi - manevi ne durumdayız deyip vicdani muhasebe yapmayı unuttuk.
Komşuluk ilişkilerimiz bitti. Ya akrabalık bağları halâ sağlam diyebiliyormuyuz. Bugün en yakın akrabamızla bağlarımızı koparırken, yarın kendi çocuklarımızın benzer durumu daha uç noktalara taşıyacağını düşünebiliyormuyuz.
Edep kalmadı. Gençler, kadınlar, delikanlılar özgürlüğü öyle bir mecraya çektiler ki; İpini koparmayı modernleşme - çağdaşlaşma zannediyorlar. Dindarımız da dinsizimizde birbirinden farklı değil. Emin olun farklı olan sadece söylemler. Çözülme o kadar hat safhada.
Adap kalmadı. Aile içinde bile hiyerarşi bozuldu. Karı - koca durmaları gereken yerlerini unuttu. Çocuklar hiyerarşiyi bozuyor diye düşünecek halleri yok. Büyüklerin yanında nasıl durulur, nasıl konuşulur unuttuk.
Ne şehirleşmeyi becerebildik, ne eğitim - öğretimi başarabildik. 100 yılda geldiğimiz hazin nokta budur. İlimde, teknoloji de, icadlarda, edebiyatta, şiirde, sanatta, musıkide, mimaride vs taklitten öteye gidebiliyormuyuz.?! Bir kaç istisna ile teselli buluyoruz. Öğretmen, akademisyen, alim vb saygı görmüyor. Talebe ( öğrenci ) eğitimci arasında bağ koptu kopacak.
Okuma yazmayı veya ne bileyim okullaşmayı kültür düzeyinin yükselmesi zannedik. Kendi kültürümüze, maddi - manevi değerlerimize sahip çıkmayı gericilik olarak kabul ettirdiler. Avrupalı ( Batılı ) olamadık. Ne acıdır ki kendimiz olarakta kalamadık.
Yozlaşma, çürüme hayatımızın her safhasına her anına hükmediyor. Çalışma hayatı ortada. Kimileri kârının, kazancının doruğundayken, asgari ücretle yahut düşük ücretle çalışmaya mecbur kalabalıklar var. Darbecilerin İmam Hatipleri bitirebilmek adına dayattıkları 4 + 4 + 4 eğitim sistemi sadece İmam Hatipleri değil, tüm eğitim sistemini dumura uğrattı. Oniki ( 12 ) senelik eğitimin sonunda işsiz - mesleksiz - çalışmayı sevmeyen ( tembel ) bir nesil çıktı ortaya. İlgililerinde gelişmeleri çaresizlikle izlediklerine şahit oluyoruz.
Mafyalaşmanın girmediği alan kalmamış gibi. Kanunlar yetersiz. Suçlular hakettikleri cezayı bulmuyor. Suçlu bulunup cezaevlerine girenler; Devlete yük oluyor diye affediliyor, sokaklara salınıyorlar. Mağdur olanların, çocuğu, eşi, kızı vb öldürenlerin rızalığı alınmıyor. Devlet ancak devlete karşı suç işleyenleri affedebilir.
Çürümüşlük virüs gibi; Spordan siyasete, sanattan eğlenceye vb her yere sıçramış. Şikayetçi olmayan kimse yok. Herkes kabul ediyor '' yozlaşma var '' diyor. Fakat, kimse nasıl düzelirize yönelmiyor. Nefsani arzular peşinde koşulmaya devam ediyor. Nereye kadar.?! Gene de olumlu düşünelim; Allah(cc) sonumuzu hayreylesin diyelim ve noktalayalım, Vesselam..