Bugün ülkemizin dört bir yanında yüzlerce cami, binlerce imam, onlarca müftülük var. Ezanlar gökyüzüne yükseliyor, hutbeler okunuyor, vaazlar veriliyor. Fakat bir şey eksik… Sokaklarda adalet yok, vicdan yok, ahlak yok.
O halde sormak gerekiyor: Bu kadar din adamı varken, neden toplum çürüyor?
İmam çok müftü çok cemaatler çok ama etkili olan yok. Söz var ama tesir yok. Minberden konuşanlar kalplere değil, sadece kulaklara sesleniyor. Vaazlar, hutbeler ezberden okunuyor, hayatlara dokunmuyor.
Oysa Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) davası, ahlakı diriltme davasıydı. “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen bir peygamberin ümmeti, bugün ahlak buhranı yaşıyor.
Ne acıdır ki camide saf tutan nice insan, dışarıda kul hakkı yiyor.
Namaz kılıyor ama ticarette yalan söylüyor, oruç tutuyor ama dedikodudan geri durmuyor. Dindarlık görüntüde, ama kalpte ahlak yok.
Gerçek iman, sadece secdede değil, vicdanda da belli olur.
Bugün toplumda dürüst insan azaldıysa, imamların, müftülerin hatta Diyanet'inde kendilerini sorgulaması gerekir.
Artık din, ruhuyla değil, şekliyle anlatılıyor. İnsanlara Allah korkusu değil, sadece şekil öğretildi. Namaz nasıl kılınır anlatılıyor ama neden kılınır unutturuldu.
Oruç tutuluyor ama sabır, merhamet, vicdan öğretilmiyor.
Dini eğitim ahlakı inşa etmezse, boş bir ritüelden ibaret kalır.
Bugün sokaklara bakın, halkın büyük bir kısmı ben Müslümanım diyor ama neredeyse sokakta giyinen yok
Gerçek bir imam, yanlışın karşısında susmaz. Haksızlık varsa konuşur, adaletsizlik varsa dur demez, haykırır.
Ama bugün korkak, memur zihniyetli bir din anlayışı hâkim.
Makam gider korkusuyla hakkı söylemeyen imam, minberde değil, vicdanında görevini kaybeder.
Bir toplumun çöküşü ekonomiyle değil, ahlakın çürümesiyle başlar.
Ahlak çökerse, hiçbir sistem ayakta kalmaz, camiler de susar, ezanlar da tesirini kaybeder.
İmamlar, müftüler, din görevlileri bu gerçeği yeniden hatırlamalı:
Minberden ses yükseltmek değil, kalplere dokunmak asıl görevdir.
